Mehmet Zeki Çelik; Sağın yeni gözdesi

Mehmet Zeki Çelik; Sağın yeni gözdesi

Muşlu bir ailenin dokuz erkek çocuğundan en küçüğü. Ailesinin göç ettiği Bursa’da doğdu ve futbol altyapısını da Bursaspor’da aldı.

Hem Genç Millî Takımlar hem de iki sezondur formasını giydiği İstanbulspor’daki performansı onu A Millî Takım’a taşıdı. Güçlü fiziği ve öne çıkışlardaki başarısıyla modern sağ bekten örnekler sunması sayesinde sadece Türkiye’nin değil, Fransız takımlarının da dikkatini çekmeyi bildi.

İstanbulspor’daki performansınla dikkatleri üzerinde topladın ve A Millî Takımımızın kadrosuna davet edildin. Seni daha yakından tanımak istiyoruz.

Ailem 1995 yılında Muş’tan Bursa’ya göçmüş. Muş’un merkez köylerindeniz. Ben 17 Şubat 1997’de Bursa Yıldırım’da doğmuşum. Babam inşaat ustasıydı, annem de ev hanımı. Biz 9 erkek kardeşiz. En büyük ağabeyim 38 yaşında.

9 erkek kardeş kolay rastlanacak bir durum değil. Evin içinde nasıl bir düzen vardı? Nasıl büyüdünüz?

Birkaç tanesi evlendi. Birisi okumak için Kars’a gitti. Birisi İstanbul’a yerleşti. Evde her zaman 4-5 kişiydik. En küçük bendim. 9 erkek hiçbir zaman bir arada kalmadık. Bu sebepten hep rahattık. En küçük olduğum için evin getir-götür işleri hep bana kalıyordu tabiî. Şimdi üç-dört kardeşim tekstille uğraşıyor. Biri imamlık yapıyor. Pastane işiyle uğraşan iki kardeşim var. Bir kardeşim asker. Arada bir annemle babamı görmek için Bursa’ya gidip geliyorum. Şu an evde bir kardeşim var. 9-10 tane de torun var tabiî.

Futbola nasıl başladın? Ağabeylerinin arasında da futbol oynayanlar var mıydı?

Ağabeylerimin hepsi futbol konusunda yetenekliydi. Ama aile şartları o dönemde futbolcu olmalarına izin vermemiş. Bana nasip oldu işte. En küçük olmanın faydasını gördüm diyebilirim. Bir yandan okurken bir yandan da belediyenin kulübünde güreş yapıyordum. Spora çok meraklıydım. Güreşe gittiğimizde hocamız bize futbol da oynatıyordu. Futbol oynarken kendimde bazı yetenekler görmeye başladım. Hoca da beni çok övüyordu. O ara futbol hocaları geldi okula. Onların yönlendirmesiyle Yavuzselimspor’da futbola başladım. Ailem beni futbola göndermek istemiyordu ama ben kendi isteğimle gittim. Orada da hocalar beni beğendi. Yavuzselim’deki antrenörlerim bana çok yardımcı oldular. Bursaspor isteyince de hemen gönderdiler. Allah onlardan razı olsun.

Bursaspor altyapısı Türkiye’nin en iyilerinden birisi. Orada nasıl bir eğitim aldın? Bize o günleri anlatır mısın?

Bursaspor’da futbolun her detayını öğretmeye çalıştılar. Taktiksel olarak nasıl pozisyon alınır, nasıl defans yapılır, nasıl hücum edilir; bunları öğrettiler. Çok iyi bir takımımız vardı. Enes Ünal ve Ertuğrul Ersoy’la aynı kadrodaydım. Yine sürekli Genç Millî Takımlara giden Furkan Emre Ünver vardı. Onlarla beraber çok iyi oynadık. Hocamız Harun Şen’di. Yılmaz Burul Hocam da çok emek verdi sağ olsun.

Sağ bekten çok stoper fiziğine sahipsin. Mevki tercihinde hangi faktörler rol oynadı?

Küçüklüğümden beri yaşıtlarıma göre iri bir çocuk oldum. Fiziğim her zaman güçlüydü. Yaşıtlarıma oranla kalıplıydım. Ben forvet oynamak istiyordum ama hocalarım daha en başından itibaren beni defansa çekti. Stoper olarak düşünüyorlardı ama ben sağ bek oynamayı istedim. Bursaspor’da da sağ bek olarak devam ettim. Stoper olmaktansa sağ bek oynamaktan daha fazla keyif alıyorum. Çünkü burada görev yaparken çok daha fazla hücuma çıkma fırsatı buluyorum.

Bursaspor’da profesyonelliğe yükseliyorsun ve sonrasında yakın çevredeki takımlarda forma giyiyorsun. Bursa ve çevresi kariyer gelişimini nasıl etkiledi?

Nilüferspor’da oynadım. Sonra Karacabey Birlikspor devraldı onları. İsim değişikliği oldu. Kulübüm beni Yeşil Bursa’ya göndermek istedi. Ben de o kulüpte 3-4 sağ bek olduğunu ve gidersem oynama şansımın düşük olduğunu söyledim. Nilüferspor’un başındaki Ferda Cevizci Hoca beni istiyordu. Gerçekten de aldı ve oynattı. Bana değer verdi. Sürekli hücumu düşündüğüm için bana çok kızardı. 3. Lig’de oynadığım o dönemde savunmayı öğrendim. Bana çok katkısı oldu. Savunma yanımı geliştirdim.

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın futbolcu olamadı ama sen başardın. Neleri farklı yaptın?

Ben futbolla yatıp, futbolla kalkıyorum. Maçları takip ediyorum. Hocalardan analizlerimi alıyor ve dikkatle izliyorum. Çalışmaktan asla yılmam. Kendimi geliştirebilmek için sürekli ekstra çalışmalar yapıyorum.

Kendinde eksik bulduğun yönler var mı?

Fiziğimi daha da geliştirmem lâzım. Çünkü kupada Fenerbahçe’ye karşı oynarken eksik olduğumu gördüm. Bir de hücuma çıkarken sonlandırmayı yapamıyorum. Bunun için ekstra çalışıyorum. İdmandan sonra takımdaki ağabeylerimle birlikte orta ve şut çalışmaları yapıyoruz. En iyi oynadığım maçlarda bile eksiklerim oluyor ve takımdaki ağabeylerim bana bu eksiklerimi söylüyor. Bazen bozuluyorum ama doğru söyledikleri için yapacak bir şey yok. Hedeflerim doğrultusunda daha çok çalışıyorum.  En başta hocamı dinliyorum. Sonra da çok maç izliyorum.

Hedeflerini bizimle de paylaşır mısın?

Nihaî hedefim Avrupa’ya gitmek. Çünkü fiziğime ve tempoma güveniyorum. Oyun bilgimi ve zekâmı geliştirirsem bunu başaracağıma inanıyorum. Bundesliga’ya yakıştırıyorum kendimi. Zaten izleyen kulüpler de var ve bunu bilmek beni daha da teşvik ediyor.

Seni izleyen kulüpleri şimdilik bir kenara bırakalım… 2016 yılında İstanbulspor’la yolunun nasıl kesiştiğini anlatır mısın?

Yalçın Koşukavak Hoca beni izlemiş ve menajerimle görüşüp direkt istemiş. Ancak Bursaspor beni vermek istemiyordu. Niyetleri Yeşil Bursa’ya göndermek veya U21’de kalmamı sağlamaktı. Ancak ben kalmak istemedim. Gözüm daha yukarılardaydı. Yalçın Hoca çok ısrar etse de transferim 1-2 ay sürüncemede kaldı. O arada bir de sakatlık geçirdim ama Yalçın Hoca sağ olsun beni sakat sakat aldı. Çünkü bana inanmıştı. Forma da verdi. Aslında çok gerideydim. Bu durumu maçlarda ben de hissediyordum hocam da hissediyordu. Bana tam 10 maç tahammül etti. Sonra fiziğim oturunca her şey daha iyiye gitmeye başladı. Yalçın Hocamın da Ecmel Faik Sarıalioğlu başkanımın da bugüne gelmemdeki katkısı çok büyüktür. Çok uğraştılar benim için.

Bu sezona gelene kadar son üç sezonun her birinde 30’un üzerinde maçta forma giydin. Bu istikrarı nasıl açıklarsın? Bu rakamları yakalayabilmek için nelere dikkat ediyorsun? 

Sezon bittiği zaman genelde boş durmayı sevmiyorum. Üç gün uzak kalsam futbolu özlüyorum. Birisinin oynadığını görünce benim de oynayasım geliyor. Yaz tatilinde ekstra idman yapıyorum. Bu da kaslarımı hazır tutuyor. Hocalar çalıştığımı görünce şans veriyor. Ben de verilen bu şansları kötü kullanmamaya çalışıyorum.

İstanbulspor’daki ilk sezonunda 2. Lig Beyaz Grup’tan şampiyon olarak Spor Toto 1. Lig’e yükseldiniz. Kariyerindeki ilk şampiyonluk kupasını da kazanmış oldun. Geçen sezonu nasıl anlatırsın? 

Geçen sezon bizim takımımız gerçekten de 2. Lig’e göre ağır basıyordu. Rakiplerimizden kalite olarak üstündük. Takımımız lige fazlaydı bence. Zaten bunu da göstermiş olduk. Takımda herkes şampiyonluğa inanıyordu. Nitekim de kupa geldi.

İstanbulspor’un bu sezonki hedefleri için neler söylersin?

Bu sezon ligi tanımadığımız için zorlandık biraz. Futbol seviyesi yüksekti. Bir-iki oyuncumuz dışında kimse ligi tanımıyordu. Sonradan toparladık. İlk hedefimiz aslında düşmemekti. Sonradan galibiyetler aldıkça takım forma girdi. Devre arasından sonra dörtte dört yaptık. Güçlü rakipleri yendik. Bazı düşüşlerimiz de oldu. Sezon sonuna kadar hedefimizden kopmadan mücadelemizi sürdüreceğiz.

İstikrarlı grafiğin bu sezon da devam ediyor. Neredeyse tüm maçlarda oynadın ve iki de gol attın. Profesyonel liglerdeki ilk gollerinle de tanıştığın bu sezon için neler söylersin?

Bu sezon benim için çok olumlu geçiyor. Çok adapte oldum ve açıkçası rakiplerden de çok şey öğreniyorum. 1. Lig’de oynamanın bana büyük bir katkısı oldu. Hücumda daha fazlasını yapmam gerektiğini öğrendim. Bu lig zor ama çok keyifli. Kendimi yavaş yavaş Süper Lig’e hazırlıyorum. Çünkü hedefim Süper Lig ve Avrupa…

Hedefin Avrupa ise eğitim önemli, dil önemli… Kendini bu açıdan nasıl geliştiriyorsun?

Evet, eğitim çok önemli. Dil gerçekten çok önemli. Özel bir hocam var. Yeni başladık. İlk olarak İngilizceyi öğreneceğim. Sonra gittiğim ülkeye göre dil öğreneceğim. Onun dışında özel fitness hocası tuttum. Onunla birlikte fiziğimi geliştirmek için çalışıyorum. Liseyi bitirdim, üniversiteyi açıktan okumaya devam edeceğim.

Teknik direktörünüz Yalçın Koşukavak da başarılı bir teknik adam. Sana çok inandığını da söylemiştin. Bize biraz Yalçın Hocanın özelliklerini anlatır mısın?

Yalçın Hoca bütün oyuncularıyla çok yakından ilgilenen bir teknik adam. Çok samimi bir insan. Herkese ağabey gibi konuşuyor. Kendisini geri tutmuyor. Soğuk değil. Başarı da bence onun bu sıcak tutumundan kaynaklanıyor. Onu çok seviyor ve kendisinden çok şey öğreniyoruz. Yalçın Hocanın, modern futbolun önemli temsilcilerinden biri olduğunu söyleyebilirim.

2021’e kadar takımınla sözleşmen var. Kendine nasıl bir kariyer planlıyorsun? Beşiktaş ve Bursaspor’un yanı sıra Fransız takımlarının da seni istediği konuşuluyor. Bu konuda ne dersin?

Fransa’nın Lille takımı iki kez beni izlemeye geldi. Üçüncü gelişlerinde ise beni transfer etmek istediklerini söylediler. Ama öncelikle dil problemimi çözmek istiyorum. Bir de Avrupa’ya gitmeden önce Süper Lig tecrübesini de kazanmam gerektiğini düşünüyorum. Belki direkt de gidebilirim gerçi, belli olmaz. Çağlar Söyüncü de Altınordu’dan Almanya’ya gitmişti. Böyle bir örnek de var. Ama Süper Lig’den de beni isteyen takımlar oldu. Açıkçası biraz kafam karışık. Ne yapacağımı tam bilmiyorum. Sezon sonuna doğru düşüneceğim. Şu an maçlar devam ediyor ve ben de işime yoğunlaşmak istiyorum. Talep edilen bir oyuncu olmak çok güzel. Hedefim İstanbulspor’un menfaatleri doğrultusunda; yönetimimiz, başkanımız ve hocamızın da uygun görmesi durumunda büyük kulüplerde ve Avrupa’da forma giymek.

Kendine örnek aldığın oyuncu ya da oyuncular kimler?

Manchester City’de Kyle Walker var. Onu daha önce Tottenham’da oynarken de izliyordum. Guardiola kendisini üçlü savunmada stoper olarak da oynatıyor bazen. Aynı şekilde Yalçın Hocam da beni zaman zaman bu şekilde değerlendiriyor. Fiziğim de ona benziyor zaten. PSG’de Thomas Meunier var. Eskiden Maicon vardı. Dani Alves’in hücum özelliklerini çok beğeniyorum. Onları izliyor ve örnek alıyorum. Aslında her oyuncuyu takip ediyorum ve hepsine çok büyük saygım var. Sadece defansif değil, ofansif oynamayı da çok seviyorum. Her yönümle sahada etkili olmak amacındayım.

Gelelim Millî Takımlara… U16’dan bugüne kadar 33 kez ay-yıldızlı formayı giydin. Millî Takım olgusunu bize nasıl anlatırsın?

Oraya gelince herkes terinin son damlasına kadar kendisini ortaya koyuyor. Ama bazen eğitim şartları gereği rakipler bizden daha önde gözükebiliyor. Tempo bize ağır gelebiliyor. Yine de mücadele anlamında her şeyimizi ortaya koyuyoruz.

U16, U17, U18 ve şimdi de U21 Millî Takımımız için mücadele ediyorsun. Son olarak da A Millî Takım kadrosuna alındın. A Millî Takım için düşüncelerin neler?

En büyük hayalim şanlı bayrağımızı göğsümde gururla taşımak ve Dünya Kupası’nda forma giyebilmek. Biz bunu mutlaka başaracağız. Kariyer planımda en büyük hayalim kesinlikle A Millî Takım formasıdır. Ay-yıldızlı formayı giydiğim zaman bambaşka biri oluyorum. Çok gururlanıyorum.

Bir defans oyuncusu olmana rağmen bugüne kadar hiç kırmızı kart görmedin. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun? Özel bir çaban var mı?

Özel bir çabam oluyor. Sarı kart gördükten sonra dikkatli oynamaya çalışıyorum. İlk sarı kartı bile görmek istemiyorum açıkçası. Ama sert futboldan da taviz vermemeye çalışıyorum.

İstanbul’da boş zamanlarını nasıl değerlendirirsin?

Evde üç arkadaş kalıyoruz. İdmandan sonra fazla bir aktivitemiz yok. Boş zamanlarımda bol bol maç izliyorum. Keşifler yapıyorum. Bilmediğim, merak ettiğim konularla alâkalı araştırmalar yapıyorum. Film izliyorum. Aile ortamını çok seviyorum. Uykuma çok dikkat ediyorum. Uyku, yemek düzeni ve çalışma benim için çok önemli.

Ziraat Türkiye Kupası’nda Fenerbahçe’ye karşı oynadın. O maçta neler hissettin, neler yaşadın?

Çocukluktan beri hayalimiz hep buralarda forma giymekti. O maç çok zordu. Tempo olarak onlar bizden çok ilerde. Sahayı çok çabuk geçiyorlar. Hareket olarak bizden çok daha hızlılar. 80. dakikaya kadar oyunu taşıdık, goller de kaçırdık. Sonra Guliano oyuna girdi ve ekstra işler yaptı. Sahada 10 bin kişi vardı. Ama gerçekten baskı oluşturuyorlar. Farklı bir atmosfer. Orada oynamak herkesin hayali.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Sponsorlu Bağlantılar
  • ÇOK OKUNAN
  • YORUM